top of page
420.png

Mısır-Gazze Barış Zirvesi

ve Muhtemel Neticeleri

Ayın Konusu

Geçtiğimiz ay Mısır’da düzenlenen Şarm el-Şeyh Zirvesi’nde, pek çok ülkenin hükümet ve devlet başkanlarının katılımıyla bir ateşkes anlaşması imzalandı. İsrail gibi yetmiş yedi yıldır verdiği hiçbir sözde durmayan bir terör rejiminin bu anlaşmaya sadık kalacağına kimse ihtimal vermiyor. Esas olarak Mısır’da düzenlenen Barış Zirvesi’nden temel beklenti, İsrail’in politika değişikliğine zorlanmasıdır. BM, Avrupa Birliği ve diğer uluslararası aktörlerin, hukuki ve diplomatik mekanizmaları kullanarak İsrail’in işgal ve ilhak politikalarını açık bir şekilde reddetmesi halinde, bu ateşkes anlaşması hayata geçirilebilir. ABD Başkanı Trump’ın Orta Doğu politikalarındaki en önemli hedefi, Abraham Anlaşmaları çerçevesinde İsrail merkezli yeni bir bölgesel düzen inşa etmektir. Bunun gerçekleşmesi mümkün değildir.

Hüsnü AKTAŞ

Diyanetin ve İmamlarımızın

Türkiye Yüzyılına Katkıları Olacak mı?

Makale

Cumhuriyet tarihi bir bakıma “din adamlarıyla mücadele” tarihidir. Cumhuriyet’in birinci dönem figürleri, en büyük rakip olarak dini/din adamlarını görmüştür. Çünkü yaptıkları-yapacakları “yeniliklerin” dine aykırı olduğunu kendileri de bildikleri için en önemli muhalefetin din adamları tarafından geleceğini biliyorlardı. Burada “din adamları” belirlemesinin muhtevası gayet geniştir ve cami merkezli kişileri de aşar. Cumhuriyet öncesi idari mekanizma dini esas aldığı için hukuk adamları (kadılar, müftüler), medrese hocaları da  “tehlikeli düşman” (dahilî bedbahtlar) olarak görülmüştür.

Kamil YEŞİL

Şükrü Saraçoğlu'nun Dinsizlik İtirafı

ve Mehmed Akif'in Şiiri

Sohbet

makale_edited_edited.png

Şükrü Saraçoğlu'nun, “Din tedrisatı (eğitimi) yasağını otuz sene devam ettirebilirsek ondan sonra Türkiye’de böyle bir mesele kalmaz” sözleri Cumhuriyetin ilanı ile yapılanların hedefini ilan eder. Hedef; din tanımayan bir devlet, din tanımayan bir millet  meydana getirmektir. Şükrü Saraçoğlu, koyu bir inkılap taraftarıdır. Zaman zaman hedefleri açıkça ilan eder. Şükrü Saraçoğlu, istediği ikinci otuz sene gelmeden önce, 1947 yılında yapılan CHP’nin yedinci kurultayında İslâmî isteklerin feryadını duyar. 

14 Mayıs 1950 seçimlerinde Şükrü Saraçoğlu'nun partisi seçimi kaybeder, Demokrat Parti seçimi kazanır. Ezan Allâhü Ekber Allâhü Ekber diye aslî şekli ile okunur. Radyoda Kur'ân okunur. Dini konuşmalar yapılır. Yedi ilde İmam-Hatip liseleri açılır. Memleket çapında dini faaliyetler başlar.

N. Mehmet SOLMAZ

Riyakâr Eleştirilerin

Yıkıcı Linçe Dönüşmesi...

İktibas

iktibas_edited_edited_edited.png

Bir zamanlar Mısır'da Mursi’yi, bakanlarını ve hükümetini eleştirmek bir alışkanlığa dönüştü. Mursi, bir yıl boyunca halka hizmet etmeye devam ederken en çok muhafazakârlardan hançerlendi durdu.

Mursi, halka eleştiri ve ifade özgürlüğü verdi; halk da bu özgürlüğü Mursi’ye karşı kullandı. Eleştirme hakkını verdi; acımasızca onu eleştirdiler. Müslüman halk, laiklerin korosuna uyup, “bir Müslüman, bir devrimci, bir entelektüel olarak görevim, hata gördüğümde konuşmak, eleştirmek” demeye başladı.

O kadar ki, sokaktaki temizlik işçisinin bir hatası bile Mursi’nin hanesine yazıldı.

Mursi, laikler tarafından “HAMAS’la işbirliği yapmakla” suçlanıyor, muhafazakârlar tarafından da “İsrail’le gizlice işbirliği yapmak”la.

Belli ki, bu iki suçlama da aynı el tarafından yönetiliyordu.

Bu iki suçlamayı da Siyonist İsrail’in aparatları yapıyordu.

Haber7.com 31 Temmuz 2025

Nihat NASIR

İslâmi Davette Usul

ve Üslup Ayrılmazlığı

İnceleme

inceleme_edited.png

Peygamberler ümmetlerini güzel öğüt, ikna edici delil ve yumuşak üslupla davet etmişlerdir. İtirazlar dikkate alınmış güzel öğüt ve tartışmalarla ikna cihetine gidilmiştir. İnatlarında ısrar edenler olsa bile; onlara şiddet, baskı, işkence gibi insan tabiatına aykırı uygulamalar yapılmamıştır. Süyûtî (rh.a) bir uzlaşma ve doğru çizgide buluşmak için; hikmet kavramına dikkat çekmiştir. Ona göre hikmet; vahiy ve aklın uyum içinde olmasıdır. Peygamberlerin kavimlerini; vahiy ve aklın rehberliğinde güzel öğütle davet etmeleri de bu yolu desteklemektedir. Aynı metot uygulanarak çevre ile açık ve güzel öğüt üzerinden iletişim sağlamak mümkündür. Şu var ki başkasını incitecek söz ve ifadeler kırmızı çizgi olmalıdır. Çünkü bireyi şiddet, öfke ve baskı anlamına gelecek eylemlerle hidayete ikna etmek Allah’ın takdir ve muradına da uygun düşmemektedir.

Geçen Sayının Devamı

Mustafa ÇELİK

Kıyametin Mahiyeti, Alametleri,

Ye’cüc ve Me’cüc Fesadı

Akaid

akaid.png

Günümüzde tefsir ile te’vil arasındaki farkı dikkate almayan ve kendi te’villerini iman esası gibi dayatan tufeyli zümresinin, medya patronları tarafından el üstünde tutulduğu malûmdur. Geçtiğimiz günlerde kıyametin büyük âlametlerinden birisi olan “Dâbbetü’l-Arz” konusu Türkiye’nin gündemine sokulmuştur. Geçtigimiz ay bir televizyon kanalında ise Kur'ân’da  yer alan  Ye’cüc ve Me’cüc kıssası gündeme getirilmiş ve “Zülkarneyn’in inşaa ettiği seddin  arz ile sema arasında bulunduğu ve Yecü’c ile Me’cüc’ün uzaylı olduğu“ iddiası ortaya atılmıştır. Bu iddia, asırlar önce İspanya'da Yahudi haham Filo tarafından piyasaya sürülen teorinin kötü bir kopyasıdır. 

A. Hikmet BİRCANLI

Allah Yolunda Cihad

Müslümanlara Farz Kılındı

Tefsir

tefsir.png

Bugün Müslümanlar olarak cihadı yeniden anlamlandırmak zorundayız. Adalet için mücadele etmek, zulme karşı durmak, cehalete karşı ilimle savaşmak, ahlaki yozlaşmaya karşı direnmek de cihadın modern şekilleridir. Bu bağlamda, cihadın sadece fuzuli bir nostalji ya da hamasi bir söylem değil, farz bir ibadet olduğunu kabul etmek gerekir. Cihadı doğru anlamak, doğru yerde durmak ve doğru şekilde mücadele etmek; hem bireysel hem de toplumsal anlamda sorumluluğumuzdur.

Mustafa YUSUFOĞLU

İslâm Kardeşliği
ve Sevgi Üzerine

Hadis

hadis.png

Peygamberimiz Efendinmiz şöyle buyurmuştur: "Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” İçinde bulunduğumuz zamanda mü’minler hastalanmışlardır. Vücut arızalıdır. Kâfirler bedeni zayıf bulmuş, İslâm coğrafyasında Müslümanlara kan kusturmaktadırlar. Özellikle Gazze, Doğu Türkistan, Suriye, Arakan, Hindistan gibi yerler en başta olmak üzere tüm dünyada Müslümanlar işgal altındadır. Maalesef vücut kendini koruyamamaktadır. Bunun birçok sebebi vardır. Bunların en başında gelenlerden biri de Müslümanlar arasında birbirlerine karşı sevgisizlik ve hatta nefret şiddetle yayılmıştır. Müslümanlar kâfirlerden daha çok, birbirlerinden nefret eder hale gelmiş, getirilmişlerdir.

İbrahim DÖNERTAŞ

Türkiye Modernleşmesinde

Fransız Jakobenizmi

Kitap

kitap.png

Modernleşme sürecinin değişmeyen gündemini, değişim ihtiyacı karşısında toplumların izlemesi gereken yolun hangi niteliklere sahip olması gerektiği konusu oluşturmuştur. Modernleşme için yapılması gerekenin ne olduğuna ilişkin tartışma, söz konusu sürecin sert mi yoksa yumuşak mı; uyumlu mu yoksa çatışmalı mı olacağının da ipuçlarını sunagelmiştir. Devrim gibi ani ve hızlı değişime dayalı modernleşme modellerine karşı sürekliliği ve tedrici değişimi vurgulayan modernleşme modelleri arasındaki tercih, o toplumlarda tarihin akış yönünü de belirlemiştir. Bu bakımdan modernleşme sürecinin tek bir formu yoktur. Kabaca iki ana grupta toplayabileceğimiz Anglo-Sakson (tedrici, geleneksel) ve Fransız siyasi (radikal, devrimci) biçimlerinin, yumuşak ve sert pratiklerinin varlığından söz edilebilir. 

Bu kitap Cumhuriyet döneminde Türkiye modernleşmesine etkide bulunan Fransız Jakobenizmini tarihsel ve ideolojik olarak anlamayı ve açıklamayı amaçlamaktadır.

420 kitap kapak.jpg

Mehmed Zahid AYDAR

Cihan Sk. 33/5 Sıhhiye Çankaya/ANKARA

0312 230 65 27​ misakdergisi@gmail.com​​

Copyright © 2025 Karar Basın ve Yayıncılık A.Ş. Tüm hakları saklıdır.

Powered by ucuncukatip

bottom of page